Ülfet

Vaslı mümkün olmadı bu aşkın,
Vâzıh...
Belki de vuslât değil,
Hicrândır lezzeti aşkın.

Yine de acı bir tadı var,
Göğsü yakan,
Göğsü yaran bir
Hissiyâtı var.
Ben bunca keder içinde sanki,
Ayrılığa katlanamaz olmuşum bir tek.
Bir tek derdim buymuş
İlk derdim buymuş da sanki
İlk ölümü tadıyormuşum gibi.

İçimi sızlatan bir ıtır duyuyorum,
Ciğerlerime doğru sokulan.
Dudaklarımdan hiç çıkmamış olan,
Hiç dokunulmamış öpücüklerle
Öpüyorum seni.
Hiç tatmadığım
Sâfî bir özlemle
Özlüyorum.

İki cihânı bir araya getiriyor
Bizim sevgimiz.
Tanrılar eğlencesini yarıda bırakıp
Bizi seyre duruyor.
Anlam veremiyorlar;
Evvel ve âhir kadar uzak olan iki mahlûk
Nasıl bu kadar yakın olabiliyorlar, diye...

Evet, evvel ve âhir kadar uzağız şimdi seninle,
Ama iki dudak arası kadar yakınmışız gibi
Geliyor bize.
Ağlıyoruz,
Gülmüyoruz
Acının lezzetiyle.
Gülünce hiç susmuyoruz seninle.
Hiç kavuşmuyor ellerimiz,
Ama ince bileklerimiz birleşince
Dev deviriyoruz;
Sonra
Hasretten bir devi ikiye bölüyor
Sesimiz.
Yalnızlık ne unutuyoruz mesela
Bu aşkla.

Nihâyetinde
Ülfete esîr oluyoruz sevgilim.
Korkunç bir ülfet ama kaçınılmaz da.
Neye alışmadık ki bu deme değin?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aşka Dâir Efkâr

Ben kimim? Sahi nedir? Kimdir?

İmkansızlık