Sana...

Suyu dalgalandırmadan içer gibi,
Nârin ve zarîf öpüyorum gözlerinden.
Bilirim;
İncitmez seni öpüşlerim,
Ürkütmez elbette sevişlerim;
Ama yine de titrerim üzerine
Sevişlerim incitir diye seni.

Gül dalı kadar incedir boynun,
Âh, gül kırmızısından daha kızıldır
Balkıyan yanağın.
Dikensiz gül görmemiştim ben ömrümce,
Ve görmemiştim bir çiçek dalı,
Boynundan daha nahîf, daha ince.

Tanrı ne de özenmiş seni ete kemiğe bürürken,
Hummâlı gibi titreme sarar vücûdumu,
Ufuktan bu yana, hırâm ederek yürürken.
Tanrı bilir şâhit olmadık ne biz
Ne bunca kurak toprak, böyle sevince.
Kuru dallar meyve verir,
Bahçeler çiçek açar, sûretini görünce.

Bilmezsin tabiât için ne kıymetlidir,
Yüzünde görmek bir tebessümü.
Ve gözlerin; o güzel yüzünde,
Engin bir gökyüzü.
Her dilden cümleler dökülür,
Her canlı bir isyân içinde kavgaya tutuşur
Senin için.
Ama bilirler, susarlar ve sonra uyarlar;
Sen söyleyince son sözü...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aşka Dâir Efkâr

Ben kimim? Sahi nedir? Kimdir?

İmkansızlık